ANASAYFA  
 
 
 
Salih OKUMUŞ
salihokumus@salihokumus.com
 
 

İnsani Teknikler

11.2.2016

 

1.      İnsani Tekniklerin Doğuşu ve Gelişim Süreci:

Kendini en son gösteren teknikler doğrudan insanla ilgili olan tekniklerdir. İsterseniz insani teknikler üzerinde durmadan önce, bunların nereden ve nasıl çıktıklarını inceleyelim:

a. İnsan, Çevre ve Mekân Değişimi: Sanayinin gelişmesi, yeni ekonomik değerler ortaya koyar. Üretim-insan ilişkisi giderek ayrılmaz bütün haline gelir. Yeni fabrikalar kurulur. İş gücü ihtiyacı göçlere neden olur. İnsanın doğal yaşam şartları ve eski çevresi değişir. İnsan yeni ve farklı bir çevre ile karşılaşır. Kapalı iş alanları, makineler, iş saatleri, üretim gibi kavramlarla tanışır. Köyden kente uzanan yeni bir çevredir bu. Yeni bir sosyal hayatın girdabında ev-aile-iş ilişkisi insanı yorar.

Nüfus hızla artar. Onun dayattığı yeni kurallar, insanı ve çevresini etkiler. Şehrin sokakları, yeni mimarinin yarattığı daracık mekânlar, eskiden köyde açık havayla hemen buluşan insanı kuşatır. Kente uymakta zorlanan mavi-beyaz yakalı bu insanlar önce bundan kaçmak ister, ama rüyalarının tuzağına düşer; uymaya çalışır, örgütlerin kucağına düşer; şaşırır, bocalar, uyumsuzlaşır ve hasta olur. İşte yeni insani teknikler böyle zamanda devreye girer. Çünkü yeni teknoloji toplumu insani tepkileri kestirebilecek basiret ve yeteneğe sahiptir. Direkt insanın kendisine yönelik eylemler onu yoran, kendinden geçiren şeyleri katlanır hale getirir. Yani yeni teknikler, üretimin kesintisiz devam edebilmesi için insan da gelişebilecek olumsuzluklara da el atar. Onun moral değerlerini yükseltmeye ve üretim hattında kalmasına çalışır. Bu da psikolojik tekniklerle sağlanır.

XX. Yüzyılda ortaya çıkan savaşlarda moral değerlerin yüksek tutulması toplum direncini artırmıştır. Bunu fark eden teknisyenler üretim-insan ilişkisinde moral değerlere önem veren psikolojik teknikler geliştirir.

Teknik için en önemli şey üründür. Üretimin artırılmasına yönelik her çaba insanın tüm dengesini bozar. Onu adeta bir makineye dönüştürür. Teknik insanı sadece makineleştirmez, aynı zamanda tam da insanın özünü değiştirmek eğilimi taşır. Ayrıca yeni bir çevre ve ortam da yaratır. Yaşadığı ev/iş yerini de değiştirerek/dönüştürerek onu eski çevresinden, yaşam tarzından koparır. Küçük, çekirdek bir aile ile yalnız başına bırakır. Bu dönüşüm onun özünü de etkiler, adeta makineleşen bir insanla karşı karşıya kalırız.

İnsan bu dönüşünü sadece iş yerinde yaşamaz, hayatının önemli bir kısmını geçirdiği evinde de durum aynıdır. Çevresini, geçmişini, hayat alanını alışkanlıklarını da etkiler. Tek katlı, geniş, eyvanlı, doğa açılan bahçeli evlerden çok katlı, daracık yeni mimari özellikler barındıran yapılarla karşılaşılır. Yeni ev eşyaları, mutfakta kullanılan aletler, makineler modern hayatın icapları olarak yeni insanın hayatını kolaylaştırmayı amaçlar. Makineleşme tüm hızıyla iş yerlerinden evlere, bugün bizatihi insanla birlikte her tarafa doğru yayılır.

İş hayatının dayattığı yeni çevre ev hayatı ve aile ilişkilerini de etkiler. Özel hayat, üretime kurban olur. Eskiden birer dinlenme ve huzur yeri olan mekânlar, bugün artık bir kaosa ve eziyete dönüşmüştür.

b. Zaman ve Hareketin Değişmesi: Bu teknikler insanın zamanını da değişikliğe uğratır. Eskiden zamanı ölçecek araçlar genelde zenginlere aitti. XV. Yüzyıla kadar zamanın gerçek hayat üzerinde etkisi yoktur. O zamanlar saat, çan veya zillerle belirlenirdi. Mekanikti. Yüzyılın sonunda saat kuleleri yapıldı. Zaman hayatın ihtiyaçlarına ve olaylara göre belirleniyordu. İnsana rehberlik eden zaman, psikolojik ve biyolojikti. Tabiatın zamanına uyuyordu. Maddi ve somuttu.

Saatler, dakikalara ve saniyeler bölündükten sonra soyutlaştı ve makineleşti. İlk özel saatler XVIII. Yüzyılda görüldü. Hayatın kendisi makine ile ölçülür oldu.  Yemek yemek, çalışmak, uyumak makinenin emrine girdi. Zaman “yaşamak” yerine tamamen bölünmüş parçalar haline geldi.

Teknik zaman ve mekânla birlikte insanın “hareket”ini de dönüştürür. Eskiden hayatın spontane ifadesi ve bireysel bir şey olan hareketler, bir nokta, bir eğri ve yörünge olarak ele alınır. Burada eylem onu yapan kişinin gerçek bir işlevi değil, soyut ve ideal sembollerin işlevidir. Bu teknik çok geçmeden işçilerin hareketlerinin değiştirilmesinde uygulanır. Makineler ne kadar hızlı işlerse, o derece mükemmel olur. Üretim artar, kazanç çoğalır.

Kendisi olmaktan çıkan modern insan, sadece endişeli olduğu zaman değil, mutlu olduğu zaman da bu olguya tanıklık eder. Çağımızda tekniğin kendisi için yarattığı ortama psikolojik, ahlaki ve hatta biyolojik açıdan insanın gerçek bir şekilde adapte olma kapasitesinin bulunmadığını gösteren bilimsel araştırmalar çoğalır. Sanayi işinin getirdiği zihinsel ıstıraplar ciddi incelemelere tabi tutulur. Bu nedenle insanı korumak gerekir. Tekniklerin saldırısına karşı yeni teknikler oluşturulur. Bu da beşeri bilimlerin işidir.

c. Kitle Toplumunun Yaratılması: İnsani tekniklerin uygulama alanlarından birisi de kitle toplumlarıdır. İnsanı, bireyden makineye dönüştüren ve yeni bir çevreye hapseden yeni ekonomik düzen, iş/üretim kaybını önlemek için yeni bir adaptasyon sürecini öngörür. Bunun için yeni teknikler geliştirir. İnsanın kitleselleşme süreci, Oldukça uzun ve sancılıdır. İnsani değerlerin, topluluğa ait benzeşlerin hepsinin birden kaybolmasına neden olur. Oysa “her insanın duygusal ve entelektüel tatmine” ihtiyacı vardır. Bu gereksinim bastırıldığında “nevrozlar” ortaya çıkar. İşte bu nedenle “sosyal adaptasyon” teknikleri geliştirilerek insanın dönüşümü hedeflenir.

Fakat kitle insanı olmak da muazzam bir ruhi değişim çabasını gerektirir. İnsanı nesne olarak gören bu teknikler, Ona bu değişimde yardımcı olmak, en kısa yolu göstermek, korkularını hafifletmek, kalbini ve beynini yeniden şekillendirmektir.

“Birey artık gurupta bir insan değil, gurubun bir üyesidir.” Burada insanın özgürlüğü elinden alınarak çeşitli sınırlamalar getirilmiştir.

2. İnsani Teknikler:

Küresel ekonomik sistemler üretim ve kârın artırılması için sürekli yeni teknikler geliştirir. Bu sürecin diğer tarafında işçi/insan yer almaktadır. İnsanın giderek makineye dönüştürülmesi, özünden kopartılarak tabiatının değiştirilmesi onda çeşitli nevrozlara neden olur. İşte insandaki bu hastalık halinin üretimi etkilememesi için “insana yönelik teknikler” geliştirilir. Burada amaç insanın kurtarılmasıdır. Ya da makine karşısında ona üstünlük verilmesidir. Bunu da beşeri bilimler yapacaktır.

Bu alanda yapılan çalışmalar umut vericidir. Bu çalışmalar, şu başlıklar halinde özetlenebilir:

a.       İnsanın kurtarılması

b.      Hümanizmin onurun yerine kullanılması

c.       Parçalanan insanoğlunun “bütünlük”ünü yeniden kurmak.

Başlangıçta insan davranışları sanat alanına dahil edilmekte idi. Bu sebeple insanlık, maddi unsurlardan başka manevi özellikler de taşır. İnsanı eyleme geçirmek için kullanılan araçlar şu kriterlere cevap vermelidir:

a.       Genellik

b.      Objetiflik

c.       Süreklilik

Mesele en etkili araçları bulmaktır. Aşağıda belirteceğimiz üç kriter ise, sanattan tekniğe geçiş eylemini/realitesini ortaya koyar.

a.       İnsani teknikleri kullanan teknisyenlerin ortak zihniyeti

b.      Matematiğin yaygın kullanımı

c.       Teknik-deneysel zihniyetin ortaya çıkması

İnsani teknikler oldukça çoktur. Ancak önemli olan birey olarak insana yönelik tekniklerdir. Bunların bir kısmı insanın aklına, bir kısmı da bedenine yöneliktir.

Şimdi sırasıyla bu teknikleri ele alalım:

a. Eğitim Tekniği: Bu teknik klasik eğitimden modern eğitime geçişi kolaylaştırır, bireyi geliştirir. Cezalandırıcı değil, mükâfatlandırıcıdır. Ezberci değil, öğreticidir. Araştırmacıdır, keşfi öne çıkarır. Çocuk eğitim için hazırlanır. Eğitim için uygun şartları hazırlar. Yeni eğitim metotları bulur. Oyun ve eğitim birleştirilerek öğrenme kolaylaştırılır. Sınıflar, ders içerikleri, sınavlar, değerlendirme yöntemleri belirlenir. Çocuğun “kişilik gelişimi” ve “sosyal bilinci” yeniden oluşturulur.

Böylece birey, arzu edilen sosyal toplum için dönüştürülür. Yeni insani tekniklerin anahtar kelimesi “adaptasyon”dur. Yeni pedagojik yöntemler, tam da modern teknik toplumun eğitime verdiği rolü üstlenir.

b. Çalışma Tekniği: Çalışma teknikleri makinelerle başlar. Makinelerin icadını fabrikalar izler. Binalar inşa edilir, içine insanlar konulur. Ancak bir süre sonra bazı sorunlar çıkmaya başlar. Üretim düşer. İnsan faktörü dışındaki problemler kısa zamanda çözülür. Ama insan, o hazır olmadan üretim, arzu edilen noktaya ulaşamaz. İşte bu nedenle yeni teknikler geliştirirlir. Winslov Taylor ve Henry Ford’un çalışma prensipleri de bu ihtiyaçtan doğar. Üretim hattıyla görevlerin belirsiz alt bölmelere ayrılması bir çözüm olarak düşünülür. Ancak işçinin yorgunluğu, moralsizliği, hastalığı, depresyonu ve nevrozları böyle çözülemezdi. Sorun psikolojikti.

Yapılan araştırmalar, insan faktörünü öne çıkarırken bilhassa işçinin psikolojik dengesinin dikkate alınmasını sağlar. Fizyolojik adaptasyonlar düşünülür. Hijyen ve güvenlik artırımıyla ilgili çalışmalar başlar. Sorun psikolojiktir. Kısaca insan içinde çalıştığı işletmeye entegre edilmelidir. Bunun için yeni yöntemler geliştirilir. Sosyal, sportif ve eğitimsel düzenlemeler yapılır. Entegrasyon, finans veya yönetime işçilerin katılımını sağlar. Halkla ilişkiler, insan mühendisliği gibi sistemler geliştirilir. Kütüphaneler kurulur. Sendikal örgütler oluşturulur.

c. Mesleki Rehberlik: Tekniklerin gelişmesiyle işçinin entegrasyonu hızlandı. Kimi işçiler üretim hattındaki teknik gelişmelere kolayca uyum sağlarken, kimileri bocaladı, sinirlendi, kaçtı. Bunu üzerine bu gün bizde “iç hizmet kursları” tabiriyle yapılan mesleki rehberlik devreye girer.

Yeni bir teknik olan mesleki rehberlik, kişinin mesleki yeteneğini ortaya çıkarmak, ona en uygun mesleği seçmede yardım etmek ve üretimi artırmak amacındadır. Pierre Naville, mesleki rehberliğin teknik komplekse entegre edilmesini ister ve bunun ancak sosyalizmde mümkün olduğunu vurgular.

Mesleki rehberlik eğitiminde bazı testler kullanılır. Daha çok psikoteknik testlerden oluşan bu çalışmalar, bir anlamda bireyi de kayda geçirmek için kullanılır.

TAT (Tematik İdrak Testi), bunlardandır.

d. Propaganda: Kamuoyu, üzerinde çok etkili olan bu teknik, zamanla bireyleri etkilemek, bir düşünceye, işe ve ideale yönlendirmek için de kullanılırlar. Son zamanlarda politik amaçlar için özellikle geliştirilen siyasal propaganda teknikleri ciddi başarılar elde eder.

Bu teknikler, çok fazla kişiye doğrudan ulaşır, onlarla iletişim kurma imkânı sağlar. Olağanüstü “ikna” gücüne sahiptir. Ruhsal ve entelektüel baskı kuvveti vardır. Psikolojik/psikoanalitik teknikler kompleksinden oluşur. Birçok aracı birlikte kullanan propaganda, bilhassa Gazete, Radyo, Tv, Sinema ve Tiyatro gibi bilgi ve eğlence barındıran etkinlikleri daha çok kullanır. Bir yandan birey üzerinde baskı uygulayarak onu etkisi altına alır ve yönlendir.

Propaganda, Rus devrimi ve Hitlerizmden sonra bilimselleşir, teknikleşir ve çeşitli araçları kullanır. Mesela Amerikalılar erotik refleksleri kullanır.

12 Eylül ve ikiz kuleler: ABD iki okyanus tarafından korunur. Onlar için savaş canlı bir gerçeklik değildir, savaşta olduklarını hissetmezler. Bu duygu ancak görsel eylemler ya da muazzam reklamların baskısıyla yapılabilirdi. Yani propaganda ile…

Ancak propaganda bazen bireyi/toplumu olumsuz etkileyebilir. Propagandanın doğurduğu olumsuz etkiler:

1.      Eleştiri yeteneği bastırılır.

2.      Tüm insanlarda eylemlerin adil, iyi ve insana uygun olduğu hissini uyandırır ve meşrulaştırır.

3.      Yeni bir “kutsal alan” yaratır. Bu yasak alan daha çok insanın kalbine tesir eder.

e. Eğlence: İnsanın makineden kurtarılması ve özgürleştirilmesi için kullanılan tekniklerden biri de eğlence ve dikkat dağıtma teknikleridir. Maddi bakımdan propaganda tekniklerine benzer. Bu alan için filmler, gazete, radyo ve kitap gibi aygıtlar kullanılır. Burada sinema en etkili araçtır. Sinema, göze hitap eder, Radyo kulağa hitap eder.

Eğlence dikkat dağıtmaya, propaganda yol göstermeye çalışır. Propaganda hesaplı-kitaplıdır, eğlence spontane gelişir, tasarlanmamıştır.

Birey, ekranda gerçekte asla yaşayamayacağı bir hayatı yaşar. Bir iki saat boyunca kendisi olmaktan çıkar, kişiliği çözülür. Film onu güldürür, ağlatır, meraklandırır. Başroldeki kadınla çay içer, kötü adamı öldürür. Kısacası bir kahraman olur ve hayatı aniden bir anlam kazanır.

Bugün tekniğin bilhassa eğlence alanında bireyin ihtiyaçlarına cevap verdiği açıkça görülmektedir. Ancak insan bu teknolojik döngülerden zaman zaman kaçmak ister, o zaman da teknik ona yeni ve başka eğlenceli yollar gösterir: Tatil Kampları.

Bu kaçışlar, edebiyatta da sıkça kullanılan yollardandır. Sevet-i Fünûn devrinde Abdulhamit’in baskısından şikâyet eden sanatkârlar, o beldelere/Yeni Zellanda sığınırlar.

f. Spor: İnsanın hem eğlenebileceği hem de bedensel gelişmeler sağlayabileceği alanlardan biri de spordur. Ancak buradaki bütün boşluklar yine teknik tarafından kullanılır.

Spor, İngiliz sanayinin gelişmesiyle Avrupa kıtasına sokulur. Amerika’ya geçtiğinde biçimi değişir. Sovyetler Birliğinde sanayi ile spor da gelişir. Buradaki ana espri, makinenin spor için gerekli kasların yapısını geliştirmesidir.

İnsanoğlu burada da bir tür makineye dönüşür. Makinenin kontrolündeki hareketler, bir teknik olur. Sporun disiplini farkında olmadan bireyi yeni zorlamalar için de eğitir. Spor eğitimi, kişinin bedenini kullanmasını da öğretir. Ayrıca onu, bilmediği bir aygıtın da bir parçası yapar. Kısacası spor, teknik ruhun bir uzantısıdır.

g. Tıp: Teknik esas katkısını cerrahi ve tıpta yapar. İnsanoğlunun enerjisini geliştirerek onu üretim hattında öne çıkarır. Bunun için “vitaminler/uyarıcılar, salgıların durdurulması, hormonlar, sentetik tedaviler ve beyin sinirine cerrahi müdahale teknikleri” geliştirilir. Böylece insan maddi olarak da değiştirilir. Tekniklerin gelişmesiyle, manevi yapısına yönelik müdahaleler de kaçınılmazdır.

Tıp tekniği, daha çok devletin kullandığı bir tekniktir. Polisiye vakalarda kişilerin cerrahi müdahalelerle yüzünün değiştirilmesi bugün uygulanan tekniklerdendir.

SONUÇ:

Konunun daha iyi anlaşılması için elde ettiğimiz bulguları maddeler halinde vermeyi uygun görüyoruz.

1. Ellul teknik konusunda karamsardır.

2. Ellul’a göre teknik, teknolojinin varlığı ve ona sahip olma meselesi değildir. O, planlı, modernleştirilmiş, düzenlenmiş ve kendi kendine yeterli bir kurumu tanımlar.

3. Ellul, makineler ve teknik arasında bir ayrım yapar. Günümüzde teknik, makineyi topluma entegre eder. O, makinenin ihtiyacı olan hayat türünü inşa eder. Makinelerin tutarsız patlamasının yaydığı yıkıntılara düzen getirir. Aydınlatır, düzenler ve modernleştirir, makinenin iş sahasında yaptığını, teknik soyut alanda yapar.

4. Ellul’a göre teknik bilimin bir uygulamasıdır şeklindeki görüş kökten yanlıştır. Teknik tarihsel olarak bilimden önce gelir. Bununla beraber teknik, ancak bilim ortaya çıktıktan sonra kendisini geliştirmeye ve yayılmaya başlar. Bugün bilim tekniğin bir aracı oldu. Çağımız için asıl kaygı, tekniği insani durumumuza göre tanımlamak olmalıdır.

5. Endüstri öncesi toplumlar aletler değil onların kullanımındaki ustalıkla ilgilendiler. Aletlerin yetersizliği, insanın onları kullanmaktaki yeteneği ile telafi ediliyordu. Bugün teknik ilerleme artık kendi verimlilik hesabından başka hiçbir şey tarafından şartlanmıyor.

6. Modern tekniğin en acımasız yanı, totaliteryen otokrasisidir. İnsan tekniği kontrol edemez, teknik onu kontrol eder. Teknoloji istisnasız her toplumun geleneksel değerlerini etkileyip değiştirdiği bir süreçtir. Bu sürecin sonunda tek tip bir dünya kültürü üretmenin hesabı yapılır.

7. Ellul’a göre teknik doğal dünyayı yıkar veya baskı altına alır. Alemin kendini yenilemesine veya onunla ortak bir ilişkiye girmesine bile izin vermez. Bu iki dünya farklı emirlere, farklı idarecilere ve farklı yasalar boyun eğer. Bu tekniğin yapaylığıdır. Teknik ayrıca rasyoneldir.

8. Modern tekniğin birbirlerini tamamlayan ve destekleyen 5 özelliği vardır. Otomatizm, kendini büyütme, monizm, evrensellik ve özerklik. Otomatizm seçeneklerin kısıtlanması demektir. Teknik devrim içindeki yöntemler, mekanizmalar ve formüller arasındaki seçim otomatik olarak gerçekleştirilir. Ellul, "kendini büyütme"den, tekniğin özerk ve kendi kendine gelişmesini anlar. Belli bir toplumdaki teknik ilerleme geri alınamaz. Teknik ilerleme aritmetik değil geometrik davranma eğilimindedir. Monizm, teknik ve kullanım arasında ayrım yapmanın saçmalığıdır. Teknik kendi kendini kullanır, yani makinelerin kullanılacağı şartları yaratır. Evrensellik özelliği tekniğin ülke ülke ilerleyerek dünyaya yayılıyor olmasıdır. Uygarlık derecesi ne olursa olsun, tüm ülkelerde aynı tekniği kullanma eğilimi vardır.

9. Teknik ekonomi ve politikaya göre özerktir, zira sosyal şartlardan bağımsızdır. Aslında Ellul’a göre sosyal, siyasi ve ekonomik şartların değişimini sağlayan ve şartlandıran tekniktir. Fakat bütün bunlardan daha rahatsız edici olanı tekniğin ahlaki özerkliğidir. “O kendini iyi ve kötünün ötesine koyduğundan, ne çeşit bir sınırlama olursa olsun hiçbir korku duymaz.” İnsanın özgür olduğu yerde teknik mümkün olmadığı için, teknik insanı teknik bir hayvana indirgemek zorundadır.

13. Teknik hem kutsala karşıdır hem de kendini kutsallaştırmıştır. Teknik hiçbir şeye tapmaz, hiçbir şeye saygı göstermez. İnsanın onlarsız yaşayamayacağı gizem ve korku duygularını yok eder. Kendi teknik mezheplerini üretir ve kendi kurtuluş planına imanı aşılar.

 

KAYNAKÇA

Ali Musa Arslan, “Teknoloji Canavar mı?”, http://her-an.org/2015/02/teknoloji-canavar-mi/

Dilaver Demirağ, “Makinenin Tahakkümü: Anarşist Ekolojide Teknoloji”, http://itaatsiz.org/2014/04/26/makinenin-tahakkumu-anarsist-ekolojide-teknoloji/

Hayriye Erbaş, “Dünya cebimizde: Küçük Ama Büyük Cep telefonu”, http://www.fotografya.gen.tr/TR/belge/1-471/hayriye-erbas.html

Jacques Ellul, (Çev.: Musa Ceylan), Teknoloji Toplumu, Bakış Yayınları, İstanbul 2003

_________ “Anarşi ve Hristiyanlık”, http://www.ikarosyayinlari.com/jacques-ellul

 

 
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 
-  TEKKE

-  KAPICIK

-  Cumhuriyetten Sonra Ordu’da Şiirin Gelişimi ve Yetişen Şairler:

-  Cumhuriyetten Buyana Orduda Basın-Yayın ve Edebiyat Çevreleri

-  Anadoluda Bölge Bölge, İl İl Nevruz Kutlamaları

-  Nevruz Törenleri

-  Türk Dünyasında Nevruz Kutlamaları

-  Türk Kültüründe Nevruz

-  Kosova'da Türkçe yayınlanan Bir Gazete: "Tan"

-  Makedonya'da Türkçe yayınlanan Bir Edebiyat dergisi:

-  Kosova ve Makedonya'da Türkçe Yayınlanan Çocuk Dergileri

-  Kosov'da Türkçe Yayınlanan Gazete ve Dergiler-III

-  Kosov'da Türkçe Yayınlanan Gazete ve Dergiler-II

-  Kosova'da Yayınlanan Türkçe Gazete ve Dergiler-I

-  Kosova'da Çocuklar Türkçe'ye "Kuş"la Kanatlandı

-  Sevinç "Tomurcuk" Açtı

-  Birlikten Çocuklara Güzel Bir Hediye: "Sevinç"

-  Kosova'da Türkçe Bir Çocuk Dergisi: Bahar

-  Kosova'da Türkçe'yi Bayraklaştıran yazar: Reşit Hanadan

-  Reşit Hanadan

-  İnsani Teknikler

-  Teknik ve Devlet

-  Teknoloji Toplumu

-  Bir Aile Cinayeti

 
 
 

ARŞİV
 

GALERİ
 


BLOG

 
 
Prishtine Universitesi Filoloji Fakultesi Turk Dili ve Edebiyati Bolumu Prishtine / KOSOVA    salihokumus@gmail.com
Copyright © 2015 Salih OKUMUŞ - Her Hakkı Saklıdır.Site içeriği kaynak gösterilerek kullanılabilir.