TEKKE
Sabâ yeli eser dört bir yana dağılır,
Sevgiliden haber gelmiş, beni çağırır.
Sığınmış bir mabede kalmış çaresiz,
Hasret ile yanmış can pazarında.
Demiş arasın bulsun beni,
Ona bir çift sözüm var.
Cana can kattı lafzı, şifa oldu sözleri.
Sanki bir rüya gibi,
Gördüğüm yolculuk var.
Bir gece yarısı düştüm yollara
Çeşme başında rastladım ona
Hasretine yandığım edalı güzel,
Salındı yürüdü, koş dedi bana.
Bir gayba girdik, ardından bile
Ne zaman var, ne mekân
Döndü sarı güller kandile
Sanki bir cennet açıldı gözlerime,
Elifler sıra olup bir bir geldiler dile.
Kapıda karşıladı bizi yaşlı Pir,
Etrafında bölük bölük huriler.
Dediler bu mabed sır doludur,
Kimse bilmez yerini.
Sana burda muştu var,
Gül damıtır erenler.
Bir gül cemal kisvesinde beklerken seni,
Rüzgâr olur hemdeminde dolaşır,
Latif bir söz gibi feth edilir gönüller.
Burası Akşeyhler otağıdır,
Ancak âşıklar girer.
Dolu içmedikçe olunmaz âşık
Gönle ateş düşerse yeni bir burca girer
Saki doldur kadehleri bu akşam,
Yalanız bırakma bizi.
Burda her şey başka görülür,
Gerçek katmer katmer iç içe gizli.
Çile şifa olur, dua keramet eder.
Marifet Sufi’ye bir nazar görünür.
Say ki, burası Balkanlardadır,
Prizren’de, Jakova’da, Tetova’dadır,
Belki de Ohri’de göl doğuran bir pınarda saklıdır.
İçinde, Sarı Saltuk yatar aziz bir makam,
Kubbesi üstünde eski bir tekke,
Camiler, hanlar, hamamlar,
Ve bir kaç medrese.
Yıllarca Kâmil edip insanı,
Her Tarik’e bir yol bağlamıştır.
Şimdi başka bir surette aziz kılınmış
Misafir buyur eden tekkeler,
Yeni gönüller bünyâd etmeğe memur,
Hatırlatır Blagay’da su çeken dervişleri.
İçinde geçmiş zamandan saklı duran vakitler,
Ve dört bir yana dağılan sabâ yelleri,
Şimdiki zaman olmak için bir ulvi gece bekler.
9 Mayıs 2018, Priştine.
|