ANASAYFA  
 
 
 
Salih OKUMUŞ
salihokumus@salihokumus.com
 
 

Nevruz Törenleri

19.3.2016

Türklerde Nevruz/Yeni yıl bayramının hazırlıkları 40 gün önceden başlar. Evler temizlenir, silinir, süpürülür, her şey baştan aşağı yıkanır, bütün yatak, yprgan, döşek, kilim, halı, yolluk ve benzeri şeyler güneşe çıkarılıp serilir. Kış boyunca içine sinen nemden arındırılır ve bol bol güneş alması sağlanır. Sonra bunlar sopalarla dövülerek (çırpılarak) tozdan arındırılır. Bu esnada uyanan doğayla, bahçe işleri de büyük bir hızla yapılmaya çalışılır; bahçede biriken çöpler ocaklardan çıkan küllerle karıştırılarak, gübre olarak toprağa verilir. Ark ve kanallar toprak ve çamurlarından arındırılır. Ağaçlar budanır, fazla dallar kesilir ve ağaçların dibi havalandırılır.

Nevruz’la gelen yeni günle beraber, herkes kendisine yeni bayramlık elbiseler alır, dost ve akrabalara hediyeler alınır. Nişanlı kızlar bey çorabı örerler. 

21 mart’tan önceki dört Çarşamba günleri daha bir tenteneli (eğlenceli) geçer. Bunların ilkine “haberci” veya “güllü” Çarşamba, “ikinci”, “üçüncü”, Çarşamba ve “İl ahır” yani son Çarşamba denir.

-İlk Çarşamba hazırlığa başlamanın işaretidir. Bu günde evlerde aş pişirilir, tongal kalanarak ateş yakılır.

-İkinci ve üçüncü Çarşambalar hazırlıklar hızlandırılarak devam ettirilir, semeni konulur.

-Son Çarşamba, Salı gecesini Çarşambaya bağlayan gecedir ki, bu, bayram günlerinin en şenliklisidir. Buna ilahır Çarşamba da denilir. Ahır (son) Çarşamba ölüleri anma günüdür. Bu günde mezar ziyaretlerine gidilir. Yemek ve helva hazırlanarak mezarlığa götürülür ve orada bulunanlara bilhassa fakirlere vefat eden hayrına dağıtılır. Vefat edenlere kuran okutulur.

Son Çarşamba artık Semeni yeşermiştir.

1. Yumurta Dövüştürme:

Bayram günlerinde ikinci Çarşamba’dan sonra sokaklarda, köşe başlarında ve belirli mekanlarda toplanan çocuklar, gençler soğan kabuğu veya samanla boyanan yumurtaları dövüştürüler (tokuştururlar).

2. Aşık Oyunu:

1. Koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanların dizkapaklarından çıkarılan kemik, enkaze. Bu kemikle çocuklar aşşık oyunu oynanmaktadır.

3. Alav Alav Gecesi:

Üçüncü Ahır Çarşamba ve bayram gecesi -bu Salıyı Çarşambaya bağlayan gecedir- alav alav gecesidir. Bu gecede “tongal” denen ateşler yakılır, üzerinden atlanır. Eskiden bu ateşler evlerin damında yakılırdı. Ancak, yaşam şartlarının değişmesiyle bu ateşler şimdilerde bahçelerde veya boş meydanlarda, sokak aralarında yakılmaktadır. Ateşin yakılmasıyla içlerinden bir dilek turarak ateşin üzerinden atlayan kimseler bu dileklerinin gerçekleşeceğine, tüm hastalıklarının bu ateşe dökülüp yanacağına, yeni yıla bu hastalık ve kötülüklerden arınarak girileceğine inanılır.

İnanışa göre, ateşin üzerinden bazı yerlerde üç bazı yerlerde ise yedi defa atlanılması gerekir.

Ateşin üzerinden atlanırken genellikle şöyle bir tekerleme okunur:

-“Ağırlığım, uğurluğum dökülsün bu ateşin üstüne”

-“Ağırlığım, uğurluğum, kelliğim, keçelliğim hep bu ateşe”

-“Ağırlığım, uğurluğum dökülsün, odda yanıp kül olsun”

-“Yansın alev saçılsın, menim bahtım açılsın”

Bu arada yağlı paçavralardan yapılan ateş topları da bir telle bağlanır ve birkaç defa sallandıktan sonra havaya atılır. Daha sonra tongalın külleri bolluk getirsin diye evin bahçesine serpilir.

Dışarıdaki alav alav şenliği bittikten sonra eve gelinerek “en milli sofra sayılan” Nevruz sofrasına oturulur. Bu sofrada pilav, kavurga, yarma yemeği, et v.s gibi milli yemeklerin yanında boyanmış yumurta, çeşitli kuruyemiş (yeddilevin)çeşitleri ve semeni bulunur. Sofra başında aile fertleri birbirini tebrik eder, evin aksakallarının işaretiyle yemeye bbaşlanılır. Nevruz/Yeni yıl bayramında aksakallar bütün dargınları barıştırır, gençlere öğüt nasihat verirler.

4. Semeni:

Nezruz bayramı sürecinde bir kap içine konan buğdayların sulanarak yeşillenmesinden elde edilen yeşertilmiş çimene Semeni adı verilmektedir. Nevruz aynı zamanda yeşilliğin ve doğanın da bayramıdır. Onun için “SEMENİ”nin yeşillik ve bereketi temsil ettiğine inanılır. Semeni’den Helva ve tatlılar da yapılmaktadır. Semeni için bir çok şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiştir.

5. Baca Baca/Şal Sallama:

Yeni güne en çok sevinenlerin başında çocuklar gelmektedir. Baca baca denilen günde –bu bayramdan bir gün öncesidir- Bu günde çocuklar bayram paylarını almak için mahallelerine ve yakın mahallelere gidip kapı kapı dolaşılarak, kapılar çalınır ve bayram payları istenir. Baca baca gecesi tongallar kalanır, ateşler yakılarak üzerinden atlanır ve gece olunca da herkes beline bir Şal (atkı) bağlayarak komşu evlerin yolunu tutar.  Eskiden evlerin bacaları olduğu için bacadan sarkıtılan bir Şal’a (atkıya) bayram payı bağlandığı için bu adete “baca baca” denilmektedir. Ancak günümüzde artık bacalı ev kalmadığı için bu adet kapılar çalınarak içeri atılan Şal, geniş bez veya çantalarla yapılmaktadır. İçeri şal atan kimse şalın bir ucunu içeri atarken diğer ucunu elinde tutar ve saklanarak, kendisinin görülmemesine büyük bir özen gösterir. Fakat ev sahibi genellikle kimin geldiğini bilir, ama tanımamış gibi davranır. Kapının arkasına geçilerek bayram paylarını isteyen çocuklar, çok değişik sözler söylemekle beraber bazen “ev sahibi bayramçalığımızı verin” gibi sade birkaç söz veya aşağıdaki gibi birkaç mısra okunmaktadır:

Ev yiyesi evde mi?

Gümüş kemer belde mi?

Ev yiyesi (sahibi) var olsun,

Koynu (kucağı) dolu nar olsun,

Doğduğu oğlan olsun,

Doğradığı kuruk olsun,

Ersin, ersin,

Allah muradını versin,

Taze gelin dursun (kalksın) bize pay versin,

Verenin oğlu olsun,

Vermeyenin kızı olsun.

Bunu duyan ev sahibi önceden hazırlanmış kuruyemiş, boyanmış yumurta şekerleme, meyve v.s. gibi yiyecekleri veya çorap, mendil gibi şeyler çocuklara/gençlere verilmekte ve onları güleryüzle göndermektedir. Bazen şal sallayanların kendisi de şalın ucuna hediye bağlayarak içeri atarlar. Bu genellikle nişanlı gençler arasında görülür.

Nevruz günlerinde ve baca baca gününde geniş yaylaklarda ve meydanlarda at yarışları, ok atma, cirit, Zorhana, kement atma oyunu, boğa ve deve güreşleri, koç dövüşleri ve kılıç oyunları v.s. gibi oyunlar oynanır. Aşıklar atışır, şiirler okunur ve eğlenceler hayatın her yönüyle ilgili olarak sürüp gider.

Güney Azerbaycan Türklerinin ve bütün Türk dünyasının büyük üstadı Muhhammed Hüseyin Şehriyar, çocukluğunda  görüp geçirdiği baca baca diğer adıyla şal sallama adetlerini  “Haydar Babaya Selam” adlı şiirinde yine şöyle ifade etmektedir:

“Şal istedim men de evde ağladım,

Bir şal alıp tez belime bağladım,

Gulam gile gaçdım şalı salladım,

Fatma Hala mene corap bağladı,

Han nenemi yada salıp ağladı.”

6. Kulak Asma (Kapı dinleme):

Yeni günden önceki gece, yani baca baca gecesi, komşu ve akrabaların kapı ve pencerelerine gizlice yaklaşılıp, içeride konuşulanlar dinlenilmeye çalışılır. Tamamıyla iyi niyetle yapılan bu dinleme hadisesinde kapı dinlemeye gidenler içlerinden bir dilek tutarlar. İçeride konuşulanlara dayanarak duyduklarından dileklerine göre çeşitli yorumlar yaparlar. Bu yorumların gerçek olduğuna inanılır. Genç kız ve erkekler dileklerinin yeri,ne gelmesi için sabah erkenden kalkıp soğuk suda yıkanırlar.

O gün herkes kapılarının dinleneceğini bildiğinden bayram gününe uygun olarak iyi şeylerden bahsedilir.

7. İyne İyne:

Yeni gün/Nevruz gecelerinde çok güzel oyunlar ve adetler vardır. sBunlardan birisi de “iyne iyne” oyunudur. Nevruz gününden bir gün önce yani baca baca gününde bir kızla bir erkek hiç konuşmadan köy çeşmesinden veya evlerinin bahçesindeki çeşmeden (bu zamanda artık ev çeşmesinden) bir leğen (kap) su doldururarak getirirler. Bu su leğen içinde evin ortasına konur. Komşulardan gelen kız ve oğlanlar evin gençleriyle beraber su dolu leğenin atrafına toplanarak herkes sırasıyla dilek tutar. Bu dilekler genellikle gençelerin sevdikleri ile ilgili olur. Dilek tutuldukta sonra arka kısımlarına küçücük pamuk sarılarak suda batması engellenen iki adet iğne parmaklarla su batırıldıktan sonra suya bırakılır. Leğenin içinde bir halka şeklinde hızla dönen iki iğneden birisi kızı diğeri de erkeği temsil eder. Eğer iğneler gidip birleşir ve birbirine yapışırsa o dilek olacak ve gençler evleneceklerdir demektir. Eğer iğnelerin her birisi bir kenarda kalırsa o zaman gençler birleşemeyecek demektir. Dilek olumsuzdur. Bu gelenek de gençler arasında yaygındır ve gerçek olduğuna inanılır.

8. Suya Yüzük atma:

Suya yüzük atma oyunu da iğne iğne oyunu gibi bir dilek oyundur. Yine bu oyunda da bir leğen su getirilir, herkes yüzüğünü leğene atar ve leğenin üstü bir yaylık (başörtüsü) ile kapatılır. Bu sırada bir dilek tutulur ve sırayla yüzükler sudan çekilir. Eğer yüzüklerini leğene atanlar kendi yüzüklerini ilk çekişte labilirlerse dileklerinin gerçekleşeceğine inanırlar. Herkes sırayla sudan yüzük çekme işlemini tekrarlar.

9. Yeni Gün İnanışları – Nevruz Adetleri:

Nevruz/Yeni yılla ilgili bir çok inanış vardır. Yeni günün ilk dört günü yılın mevsimleriyle alakalıdır. Eğer, birinci gün güneşli geçerse demek ki, ilkbahar ayları güzel geçecektir. İkinci gün yağmurlu geçerse yaz ayı yağmurlu olacaktır. İkinci günler de aynı şekilde sonbahar ve kış aylarına ışık tutmaktadır. Eğer yeni günün üçüncü ve dördüncü günleri yağmurlu geçerse “godu godu” denilen bir tören düzenlenir. Şaman inancından kaldığı düşünülen bu inanışa göre “Godu godu” meudanlarda dolaştırılır ve güneşi çağıran çeşitli nağmeler okunur. İnanışa göre Godunun doğayı etkileme ve iklimi iyileştirme güçleri bulunmaktadır.

Diğer Nevruz/Yeni gün gelenekleri gibi Godu Godu inanışı da, zarif bir Türk milli geleneğidir. Godu Godu törnlerinde Godu veya bazı yerlerde Dodu şu nağmeleri okumaktadır:

Godu godunu gördün mü?

Goduya selam verdin mi?

Godu buradan geçende,

Kırmızı gün (güneş) gördün mü?

Yağ verin yağlamağa,

Bal verin ballamağa,

Godu gülmek isteyir,

Koymayın ağlamağa,

Goduya kaymak gerek,

Kalara koymak gerek,

Godu gün çıkarmasa,

Gözlerin oymak gerek.

Yeni Gün/Nevruz Adetleri

Yeni gün/Nevruz bayramında bir çok adetler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını bu yazımıza aldık.

Yeni günde/Nevruz’da Semeni göyerderler,

Yeni günde/Nevruz’da Semeni helvası pişirirler,

Yeni günde/Nevruz’da üzerlik denen bir bitki yakıp dumanını eve, mala, cana ve çocuklara v.s. şeylere verirler,

Yeni günde/Nevruz’da yeni elbiseler alınır,

Yeni günde/Nevruz’da yakınlara hediyeler alırnır,

Yeni günde/Nevruz’da at yarışları verilir,

Yeni günde/Nevruz’da yumurta boyanır,

Yeni günde/Nevruz’da kız beyenmeğe giderler,

Yeni günde/Nevruz’da küsülüler barıştırılır,

Yeni günde/Nevruz’da misafirliğe gidilir,

Yeni günde/Nevruz’da nişanlı kızlara Nevruz payı götürülür,

Yeni günde/Nevruz’da kötü söz söylenmez,

Yeni günde/Nevruz’da mezar ziyaretlerine gidilir,

Yeni günde/Nevruz’da başkaları hakkında konuşulmaz,

Yeni günde/Nevruz’da alış-veriş yapılmaz,

Yeni günde/Nevruz’da şeker dağıtılır,

Yeni günde/Nevruz’da atı, iti vurmazlar,

Yeni günde/Nevruz’da Nevruz gülü dereler,

Yeni günde/Nevruz’da yılanı vurmazlar,

Yeni günde/Nevruz’da kızlar kırmızı giyinir,

Yeni günde/Nevruz’da ev sahipleri evde birisinin bulunmsına gayret ederler,

Yeni günde/Nevruz’da kavga etmezler,

Yeni günde/Nevruz’da hasta olanlar ziyaret edilir, onlara pay götürülür,

Yeni günde/Nevruz’da aksakallara Nevruz payı gönderilir,

Yeni günde/Nevruz’da şal sallayanlara pay verilir,

Son Çarşamba’da güneş çıkmadan suyun üzerinden atlanır,

Son Çarşamba’da düğün için ayrılmış koyunların boynuzlarına kırmızı bağlanır,

Son Çarşamba’da evden para vermezler,

Son Çarşamba’da borç ödemezler,

Son Çarşamba’da komşuya elek vermezler,

Son Çarşamba’da mum yakmazlar,

Son Çarşamba’da eğer mum yanıyorsa bitmeden yarım söndürmezler,

Son Çarşamba’da evden ateş, kibrit gibi şeyler vermezler,

Son Çarşamba’da evden ekmek vermezler,

Son Çarşamba’da erkenden yatmazlar.

Bu kısa yazımızda Türk milletinin yaşamından büyük bir kesiti, büyük bir motifi birkaç sayfaya işlemeye çalıştık. Hiç şüphe yok ki, Nevruz/Yeni yıl bayramı Türk kültür öğelerinin en temel ve köklü parçalarından birisidir. Bu sebeple de hakkında binlerce sayfa yazılacak kadar geniş ve engin bir konudur. Türkiye’mizin zor bir süreçten geçtiği bu günleri Nevruz gibi milli bayramlarımıza, adet ve an’analerimize sıkı sıkıya sarılarak, millet olarak birbirimize kenetlenerek atlatacağımıza inancımız sonsuzdur.

Uzun asırlardan beri Anadolu’nun bütün köşelerinde ve bütün Türk dünyasında kutlanılan ancak, Türkiye’de resmi olarak devlet nezdinde kutlanmadığı için gözlerden kaçan Nevruz/Yeni Yıl bayramı bugün bazı gruplar tarafından siyasi ve ideolojik amaçlara alet edilmek istenmektedir. Oysa Türklerde Yeni Yıl/Nevruz bayramı üzerine yapılacak tarihi ve bilimsel araştırmalar gösterecektir ki, bu kültür öğesi en az Türk ulusunun varlığı kadar kadim, ve onun bekâsı kadar stratejik bir öneme sahiptir.

 

 
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 
-  TEKKE

-  KAPICIK

-  Cumhuriyetten Sonra Ordu’da Şiirin Gelişimi ve Yetişen Şairler:

-  Cumhuriyetten Buyana Orduda Basın-Yayın ve Edebiyat Çevreleri

-  Anadoluda Bölge Bölge, İl İl Nevruz Kutlamaları

-  Nevruz Törenleri

-  Türk Dünyasında Nevruz Kutlamaları

-  Türk Kültüründe Nevruz

-  Kosova'da Türkçe yayınlanan Bir Gazete: "Tan"

-  Makedonya'da Türkçe yayınlanan Bir Edebiyat dergisi:

-  Kosova ve Makedonya'da Türkçe Yayınlanan Çocuk Dergileri

-  Kosov'da Türkçe Yayınlanan Gazete ve Dergiler-III

-  Kosov'da Türkçe Yayınlanan Gazete ve Dergiler-II

-  Kosova'da Yayınlanan Türkçe Gazete ve Dergiler-I

-  Kosova'da Çocuklar Türkçe'ye "Kuş"la Kanatlandı

-  Sevinç "Tomurcuk" Açtı

-  Birlikten Çocuklara Güzel Bir Hediye: "Sevinç"

-  Kosova'da Türkçe Bir Çocuk Dergisi: Bahar

-  Kosova'da Türkçe'yi Bayraklaştıran yazar: Reşit Hanadan

-  Reşit Hanadan

-  İnsani Teknikler

-  Teknik ve Devlet

-  Teknoloji Toplumu

-  Bir Aile Cinayeti

 
 
 

ARŞİV
 

GALERİ
 


BLOG

 
 
Prishtine Universitesi Filoloji Fakultesi Turk Dili ve Edebiyati Bolumu Prishtine / KOSOVA    salihokumus@gmail.com
Copyright © 2015 Salih OKUMUŞ - Her Hakkı Saklıdır.Site içeriği kaynak gösterilerek kullanılabilir.