ANASAYFA  
 
 
 
Salih OKUMUŞ
salihokumus@salihokumus.com
 
 

Türk Dünyasında Nevruz Kutlamaları

19.3.2016

Yenisey-Orhon çevresinden Altaylara oradan da Hun Türklerinin Avrupa'ya yürümesiyle, Macaristan'a ve Balkanlara ulaşan Nevruz, milattan sonra 800'den itibaren Hazar'ın güneyinden Anadolu'ya ve Mezopotamya'ya taşınmış ve yeni bir coğrafyada yaşatılmaya başlamıştır. Günümüzde Balkanlardan Çin Seddine ve Sibirya içlerine kadar büyük bir coğrafyada bilinmekte ve kutlanmaktadır.

Tarihi bakımdan Hun, Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz bir örfi bayram olarak kabul edilmiş, çeşitli eğlence ve merasimlerle idrak edilmiştir.

Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk'ün önderliğinde, 1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Ergenekon Bayramı adıyla kutlanmış daha sonraki yıllarda bu kutlamalar mahalli seviyede sürdürülmüştür.

Türk Dünyası'nda ise, önce Çarlık Rusya'sı, sonra Sovyet İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Türklerin Nevruz bayramı kutlamaları engellenmeye çalışıldıysa da başarılı olunamamış, 1998'e kadar gayri resmi olarak kutlanan Bayram, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri ile Altay, Hakas, Tataristan özerk bölgelerinde resmen bayram olarak ilan edilmiştir.

Çeşitli adlarla ve yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan bu bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya'dan, Balkan Türkleri'ne ve hatta Amerika'daki Kızılderililerin yaşatılan âdetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz. Bugün İran, Afganistan ve Pakistan'da da yöresel bazı farklar hariç aynı manada kutlanmaktadır.

Ergenekon’dan çıkış gününü temsil eden “Nevruz” öteden beri Türk illerinde çeşitli etkinliklerle, adeta bir bayram coşkusuyla kutlanmıştır. Eski Türk adetlerinde Nevruz’a ait izler vardır. Bu gün de, onlar kışlaklarından ayrılıp ova ve yaylalarda çadırlarını kurarlar, baharın tadını çıkarırlardı. Ayrıca rivayete göre, bu güne tekabül eden Ergenekon’dan çıkışı da her sene büyük bir coşkuyla kutlarlardı.

“Şamanist Türklerde biri yılın belirli günlerinde, diğeri de değişik olaylar münasebetiyle yapılan iki ayin vardı. Yaz ve Güz ayları. Nevruz, birinci grup ayinlere dahil olup ta Hunlar devrinden  beri yapılmakta idi. Yaz ayini Mayıs ayında, Güz ayini ise 28 Ağustos’ta yapılırdı.”[1]

Nevruz, Türkistan’da büyük şenliklerle kutlanır. Vaktiyle Semerkant çevresinde “Nevruz Bayramı” Efrasiyap tepesinde kutlanırdı. Halk, işlemeli çadırlar altında toplanır, cirite benzeyen atlı oyunlar oynanarak eğlenirdi. Halife Altay, Kazak Türkleri’nde Nevruzla  ilgili adetleri “Nevruz Köce” başlığı altında şöyle anlatmaktadır: “Nevruz eğlenceleri geleneğe göre, yılbaşından sonra, 22 Mart’ta yapılırdı.Herkes büyük kazanlarda kuru etle birlikte buğday ezmesi, “Köce (lapa)” yapar. Bunun içine az miktarda hububat katılır.Birde “kurut” kuru peynir ezilerek ilave edilir.Oyunlar oynanır, gece toplantıları tertiplenir.”[2]

Diğer Türk topluluklarında olduğu gibi Özbek’lerde de bu bayram çok eski zamandan beri kutlanmaktadır. Nevruz bayramından 15 gün önce kutlamalar yapılmağa başlanır. Buğday ve arpa yeşertilerek bundan “Sulamak” adı verilen yemek hazırlanır. Yaşlılar geceleri destan ve hikâye anlatırlar.

Özbekistan'ın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek "aş" adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir.  1970’den sonra Özbekistan’ın yaylak ve kışlaklarında Nevruz ananevi bir tarzda bahar bayramı olarak kutlanır.[3]

K. K. Yudahin'in eserinden Kırgız Türkleri'nde Nevruz gününün, Mart ayında olduğu ve yeni yılın ilk günü anlamına geldiği ifade edilir. Bu günde "Nouruz Köcö " denilen özel bir yemek yaparlar. "Köcö", darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir.

Kazak Türkleri de Kırgız Türklerinin yaptığı aşı pişirirler. Ayrıca Nevruz törenlerinde mevlit okuturlar. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır.

Türkmenistan'da Nevruz bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır.

Nevruz; Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultanı Navrız, Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır.

Altay Türkleri arasında 21 Mart'a tekabül eden günde kutlanan "Cılgayak" bayramı vardır. Bu bayram da Nevruz gibi baharın gelişi, tabiatın canlanması ve yeni bir yıla giriş bayramı olarak kutlanır. Bu bayramın hazırlıkları yaz mevsiminde başlar. Bir önceki yıldan toplanarak saklanmış yılın ilk çıkan bitkileri olan kandıklar ve onların sargay adı verilen kökleri çıkarılarak bunlardan çeşitli yiyecekler hazırlanır. Ayrıca bu bayram için bal katılmış yoğurt, dondurulmuş ve kurutulmuş et, koyun ve mal tırnaklarından yemekler yapılır. Dört tahıl hazırlanır. Güneş bayramının kutlandığı kır başına vurmaya başladığı zaman dört tahılın üzerine arçın bırakılır. Ateşle bu arçınlar alaslanır. Büyükler çocuklar gibi oyunlar oynar. Akşama doğru köye dönülürken hep bir ağızdan şarkılar söylenir.

Nevruz'un bir bahar bayramı olduğun ortaya koyan delillerden birisi de Saha Türkleri arasında yaşatılan Isıah Bayramı'dır. Bu bayram hakkında ilk bilgileri veren Dr. Yakup Deliömeroğlu şunları söylemektedir:" Göktanrı dini geleneklerinin hâkim olduğu Saha Türklerinde Isıakh bayramı, ilkbaharın gelmesi ve yılın bereketli geçmesi için Tanrı'ya bir şükür bayramıdır. Saha Türkologları ve halkı Isıakh bayramının Türkistan kökenli olduğunu bilmektedirler.

21–22 Haziran tarihleri de Nevruz'da olduğu gibi güneş sisteminin ayrıcalıklı bir dönemidir; çünkü bugün yılın en uzun günüdür. Diğer yandan Saha Türkleri'nin yaşadığı Sibirya'da bahar yeni hissedilmeye başlanır.

Isıah bayramında törenlere, Akşaman'ın dualar ve kımızla tören alanını temizlemesiyle başlanır. Tören alanına yarım ay şeklinde genç akağaçlar dikilir. Alana ateş yakılır ve bu ateş törenler bitene kadar söndürülmez. Akşaman'ın yere kımız serpmesi, duaları ve dualarla yakılan ateşle geçmiş yılın kötülüklerinin kovulduğuna, yeni başlayan güzel günlere zarar vermelerinin önlenmiş olduğuna inanılır. Akağaçlara başta genç kızlar ve genç erkekler olmak üzere halk yeni yılda olmasını istedikleri dileklerini tutarak bez parçası bağlarlar. Bu inanış ve âdet dünyanın hemen her yerinde bütün Türk halklarında hâlâ yaşamaktadır.

Isıah bayramı hakkında ilk belgelere Hollandalı gezgin İdesa'nın notlarında rastlanmaktadır. İdesa 17. Yüzyılda Sibirya'dan Çin'e yaptığı seyahatte Isıah bayramının Sahaların tek bayramı olduğunu yazar. Saha halkının İlkbaharın gelişini büyük bir coşkuyla kutladıklarından, ateş yakma ve ateşin törenler son bulana kadar söndürülmesi, bol miktarda kımız yapılması, yerlere kımız serpilerek "temizlenmesi" ve misafirlerin bu içki ile ağırlanmaları adetlerinden bahseder.

Bugün de yaşayan bu geleneklerle Isıah, takvimi bir bayram olarak Saha halkının örf, adet ve tarım faaliyetleriyle kopmaz bir hal almıştır. Sahalar bu bayramı 2122 Haziran günlerinde yılbaşı olarak kutlamaktadırlar. Onlar bu bayramı yenilenme, tabiat ve insan doğasının kaynaşması, iyilik, temizlik ve aydınlığın başlangıcı ve geleceğe umutla bağlanmanın günü olarak kutlamaktadırlar.

Uzun süren bir kışın ardından Saha halkı bir araya gelip eğlenir; eğlencelerde kımız içilmesi, bayram yerinde pişirilen şiş kebapların yenmesi, milli oyunların oynanması, güreş, at yarışları, Olonhosut yarışları ve vazgeçilmez olarak Osuohay dansı yapılmaktadır. Olonhosut yarışları kaya parçalarını kaldırarak omuzdan arkaya atarak yapılan güce dayalı bir Sibirya sporudur. Sibirya'da yaşayan Hakaslar ve diğer Türk halklarında da aynı spor yaygındır. Osuohay ise Isıakh törenlerinin vazgeçilmez kısmını oluşturmaktadır. Kımızlar içilip bazı yarışmalar, eğlenceler yapıldıktan sonra Anadolu halaylarında da bulunan, ellerin parmakların birebir kilitlenmesiyle yanyana dizilen insanlar Isıakh ateşinin etrafında dans veya halay çekmeye başlarlar. Bazı destanlarda bu halayın 9 gün sürdüğü yazılmaktadır."

Bugün de büyük coşkuyla kutlanan Isıah bayramı 1991 yılında Saha Cumhuriyeti kurulduktan sonra diğer Türk Cumhuriyetlerinde olduğu gibi resmi tatil olarak ilan edilmiştir.

Tacikistan'da Nevruz Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen "Ş" harfi ile başlayan 7 yiyecekten süt; temizliği, tatlı; yaşama sevincini, şeker; serinlik ve dinlenmeyi, mum; ateşe tapınmayı, tarak; kadının güzelliğini temsil eder. İslâmiyet’ten sonra İslâmî geleneklere göre "Ş" ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır.

Afganistan'da Nevruz, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır.

Son yıllarda Amerika'daki yerli Kızılderili Kabileleri'nin "soy kütüğü" ile ilgili çalışmalar Türk kültürünün yayıldığı sahalar hakkında bize ilgi çekici bilgiler vermektedir. Bu konuyla ilgili olarak Dr. Ahmet Ali Arslan şu bilgileri veriyor: " Son yıllarda bağımsız araştırmacı uzmanların, Sibirya ve Alaska'da ve Alaska'nın daha güneyinde bulunan insan kemikleri ve toprağa yayılmış insan yağı kalıntıları üzerinde yaptıkları "gen" araştırmaları Amerika ve Asya kıtalarında vakti ile yaşamış bu insanların birbirleri ile yakın akraba olduklarını tespit etmesine rağmen, Amerika'ya Avrupa üzerinden gelenler bu gerçeklere sırt çevirmektedirler. Amerika yerli Kızılderili kabileleri ile Sibirya Saka, Altay, Hakas, Telvit ve Tuva bölgelerinde yaşayan eski Türk âdetlerinin ve mevsimlik dinî merasimlerin birbirine benzemesi ve paralellikler göstermesi oldukça ilgi çekicidir.

Amerika'nın toprakla ve ziraatla uğraşan Kızılderili kabileleri arasında dinî ağırlıklı merasimlerle kutlanan mevsimlik bayramların başında Mart ayında "Yeni Yılın Başı" için yapılan kutlama törenleri ve şenlikleri gelir. Kaliforniya Eyaletinde geçimini topraktan temin eden yerleşik, şehirli Kızılderili kabileleri, göçebe bir hayat sürerek, yazın serin dağ yamaçlarına ve kışın ise daha ılık ve mülayim bölgelere göç eden ve geçimini avcılıkla temin eden Kızılderili kabilelerine kıyasla "Yeni Yılın Başı" kutlamalarına daha büyük bir bağlılık göstermektedirler. Bu kutlamalar, "Eski yıldan yeni yıla geçişi, ölümden sıyrılıp yeniden dirilişi, kısırlıktan kurtulup yeniden üremeye dönüşü kutlamak maksadıyla" yapılmaktadır.

Kaliforniya ve etrafındaki topraklarda dağınık olarak yaşayan Amerika yerli Kızılderili kabilelerinden Yurok, Karuk, Hupa, Yuki, Pomo, Modoc ve Maidu kabileleri yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilen "Mart" ayında, bahar bayramını, tabiatın yeniden canlanması ve uyanmasına bağlı olarak "Yeniden Doğuş"un bir sembolü olarak kutluyorlar. Bununla ilgili dinî merasimlere diğer Kızılderili kabilelerinde olduğu gibi, yine kabilenin Şamanı öncülük etmekte ve yönetmektedir.

Yeni yılın başlangıcı olan Mart'ta kutlanan "Diriliş" kutlamaları ile ilgili Kızılderililerin yaptığı merasimlerde kabilenin yaşadığı köy veya kampın tam orta yerine uzun ve düzgün bir "direk" dikilir. New Mexico, Arizona ve Kaliforniya eyaletlerinde yaşayan Kızılderili kabileleri köyün orta yerine dikilen bu "direğin" kâinatın "ekseni" olduğuna ve dünyayı yaratan "Bir"i temsil ettiğine inanırlar. Bu inanç yerleşik ve şehirli manasına gelen "pueblo" yerli Kızılderili kabileleri arasında da aynı şekilde yaygındır.

Kızılderililerin yaptığı merasim ve kutlamaların en ilginç yanlarından birisi, kabilenin Şamanı'nın "Gök Tanrı" olarak kabul edilen "Ulu Ruh"a daha çok yaklaşmak ve kabilesi için O'nun yardımını ve rahmetini talep etmek maksadıyla, bu düzgün "direğe" tırmanmasıdır. Dinî maksatlı bu merasimi yöneten Şaman'ın bu direğe tırmanması, mensubu olduğu kabilesini kötü ruhlardan ve onların sebep olabileceği hastalıklardan koruması, yeni yılda kabilesine bol mahsul bahsetmesi konularında görüşme talep etmek maksadıyla "Gök Tanrı"ya Daha yakın olma amacı taşır. Direğe tırmanma merasimi Kaliforniya eyaletindeki Camella Kızılderilileri arasında oldukça yaygındır.” Demirin Türk tarihindeki yerinden yazımızda bahsetmiştik. Demir Türk’ün inanç sistemi içerisinde bütünleştirici bir unsurdur. Ergenekon Destanı’nın ana temasını oluşturan “Demirin eritilmesi ve kutsallığı” motifleri Amerika’da ki Kızılderililer arasında da yaygındır. Onlar da demire hürmet ederek özellikle yılbaşı kutlamalarında mutlaka demir uçlu silahları itina ile taşırlar. A.Arslan araştırmasında bu konuyu şöyle anlatır. “Türk kültür tarihinde ve önemli mevsimlik merasimlerde mühim bir yer tutan “Demir” e Kuzey Amerika Kızılderili kabileleri arasında da büyük önem verilmekte ve bazı kimselerin demirden yapılmış mukaddes sayılan “Silah” lara dokunması katiyen yasaklanmıştır. Amerika Kızılderili kabilesinde, hamile kadının demir ve çelikten yapılmış silahlara dokunması yasaktır. Öldürücü gücü kaybolur ve düşmana tesir etmez korkusu ile özellikle hamile kadınların ve yetkili olmayan şahısların kabilenin savaşçılarının silahlarına dokunması yasaktır. Yaygın olan söylentilerin tam aksine, bu kadar tabu ve yasaklamaya rağmen, Kızılderili kabilelerinden hiç birisi, ne şekilde olursa olsun diktikleri toteme tapınmazlar.

Amerika'da Alaska'nın Güneyinde yaşayan Yakutat ve Tlingit Kızılderilileri arasında "demir"e Sibirya Türkleri'nin verdiği değere eş bir hürmetle yaklaşılmaktadır. "Yakutat ve Tlingit Kızılderilileri de diğer Kızılderililer gibi çelikten yapılmış bıçak ve savaş baltaları veya sivri uçlu silahlar yapmak için kullandıkları demire büyük hürmet ve rağbet gösteriyorlar."

Ahmet Ali Arslan'ın yapmış olduğu bu araştırma şu sonucu ortaya çıkarıyor: "Türk Şamanizmi ile Amerikan yerli Kızılderili Şamanizminin izlerine "Yeni Yılın Başı" merasimlerinde yoğun bir şekilde rastlanmaktadır. Aynı zamanda paralellikler mevcuttur. Mart ayında kutlanan yeni yıl merasimleri Orta Asya Türk şamanizmine paralel olarak Güney Amerika'da, Bolivya'da yaşamakta olan "Aravak" ve "Manası" Kızılderili kabilelerinin varlıkları tespit edilmiştir. Ayrıca Amerika'nın Mexico eyaletinde yaşayan "Arıkara" Kızılderili Şamanı'nın ilkbaharda Türk Şamanlarının yaptığı ayinlerin aynısını yaptığına dair kayıtlar mevcuttur. Bütün bu kalıntılar Orta Asya'dan Amerika'ya geçen Şaman kültürünün dolayısıyla Türk kültürünün kalıntılarıdır.

Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir: Gökböri Oyunu. Türkistan'da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna "gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar" gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır.

Oyunların bir kısmı ise seyirliktir. Bunları halk tiyatrosu veya Orta oyunu şeklinde değerlendirebiliriz: Koskosa oyunu; deve oyunu; ekende yoh, biçende yoh, yeyende ortag gardaş oyunu; kış bovay; yolbars; argımak.

Nevruz bayramında mahalli eğlencelere de yer verilir. Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar. Bunlardan bazıları: Halay oyunu, Yaşıl yarpag, Gızılgül, Hahışta, Benövşe, Bahtıyar ve atışmalardır.

Anadolu sahasında da oynanan bu oyunların yanı sıra 21 Mart'ta büyük bir coşkuyla kutlamalar yapılmaktadır. Geçmişte o güne has olarak macunlar, şerbetler, hediyeler hazırlanarak devlet erkânı büyükten küçüğe, bunları birbirlerine takdim ederlerdi. Bu adetler günümüzde Mesir Macunu Şenlikleri adı altında hâlâ devam etmektedir. Anadolu'da Yörük Bayramı günümüzde de kutlanarak bu âdeti yaşatmaktadırlar.

Anadolu'da "Sultanı Nevruz", "Nevruz Sultan", "Mart Dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir.

Azerbaycan'da her yıl Mart'ın 2123'ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. "Gapı Pusma", "Suya Yüzük Atma", "Su Başı", "Baca Baca" adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Semeni göğertilir. Yani tohum çimlendirilir.

Azerbaycan’da  Nevruz şenliklerle  kutlanır. Nevruz  kutlamaları  Mart  ayı  başından itibaren başlar. Birinci, ikinci, üçüncü Çarşambanın ehemmiyeti aynıdır. Ev  temizliği, çeşitli yemek ve tatlıların hazırlanması, akraba ziyaretleri ve muhtelif eğlenceler yapılarak bayram karşılanır.

Azerbaycan’da dikkatimizi çeken ancak diğer Türk illerinde pek rastlamadığımız bir konu üzerinde durmak istiyorum:

Eskiden Nevruz bayramı her evde baharın sembolü olan yeşilliği görmek için  “semen” yetiştirilirdi. Bayramda ev bu çiçeklerle süslenir, bir kısmı ile de “semeni” yahut  “suman helvası” denilen tatlılar yapılırdı. Ve hemen ardından semene ait bir mani okunurdu:

“Semeni sakla meni,

 Semeniye saldım badam.

 Koymurlar bir parmak dadam,

 Semeni hezana gelmişem.”

Prof.Dr.Mehmet Hüseyin Tahmasib, semeninin önemini şu şekilde izah ediyor: “Azerbeycan’da bu çiçek  yılda bir defa toplanır. Bu çiçek dirilmesi ameliyatiyle bakılmış,  şirasının ve yemeğinin hazırlanarak hastalara şifa niyetiyle verilir. Avesta’da  (M.Ö) hayat  ve ölümsüzlük çiçeği olarak kabul edilen “Haom-sem-sem”in aynı çiçek olduğu ve Dede  Korkut’da Boğaç’ın yarasını iyileştiren dağ çiçeği ile de ilişkisi bulunduğu belirtilir. Bu çiçek  aynı zamanda Oğuzlarda hürriyet timsali olarak alınmıştır.”[4]

Aile fertleri bu özel günde “Nevruz Gülü” bulmak ümidiyle kırlara çıkarlar. Toplanan  çiçekler ebeveynlere ve sevdiklerine takdim edilir. Bu çiçeğin manevi değeri çok  büyüktür. Her tarafın karlarla kaplı olduğu bir zamanda tabii bir çiçek hangi insanı mutlu etmez. Diğer taraftan bu çiçek bolluk ve bereket sembolüdür. Bu çiçeğin çeşitli hastalıkları tedavi  edici özelliği de vardır.

Nevruzun milli hüviyetle kullandığı yerlerden biri de Güney Azerbaycan’dır. Bu bayramın Erdebil ve havalisinde yapılış şeklini Pirhaşimi şöyle anlatır: “Erdebil’de bayram hazırlıklarına Mart ayının başında başlanır. 21 Mart’a kadar geçen zaman üç haftaya bölünür. Haftanın günleri içinde Çarşamba’nın özel bir yeri vardır. İlk Çarşamba’ya “Kaduk Kırktı Çarşamba” denir. Bu gün de kışın doğan tay, sıpa köşekler kırkılır. Böylece yavrular üzerindeki yükü atarlar. İkinci Çarşamba’ya “Kül Çarşamba” denir. Bu gün evlerdeki eşyalar havalandırılmak üzere dışarıya çıkarılır. Evin tozu-kiri alınarak temizlenir. Özellikle tandırda ve ocakta biriken küllerin dışarıya atılmasına özen gösterilir. Son Çarşamba “Gül Çarşamba’dır. Bu gün ise, Erbil bayram koruluğunda kesilen ağaçlardan hususi olarak “Tütek” adı verilen nefesli çalgılar yapılıı.Yeni küze (testi) alınarak eve götürülür.”[5]

Erdebil’deki hazırlıklardan biri de ulduzlu fişekler (havai fişekler) şenlikleridir. Ayrıca, halkın bacalarda ateş yakması Gül Çarşamba’da yapılır.

Gül Çarşamba’da çocuklar büyüklerden “Çerşenbe Karışığı” alırlar. Bu akşam çocukların kapı eşiğine boş şal ve mendil bırakmaları da adettendir. Ayrıca Çarşamba gecesi evlerin kapı ve pencerelerine yaklaşıp kulak asmak yine adettendir. Evde konuşulanları dinlemeye gelen, kendisine göre bir niyet tutar. Konuşulanların yorumunu ya kendisi ya da tecrübeli yaşlılar yapar.

Bu bölgedeki Nevruz geleneklerinden biri de, yakında bulunan su değirmenlerine gitmektir. Yeni elbiselerini giyen halk yeni aldıkları testilerle buradan su alır. Birbirlerinin bayramlarını kutlar. Havai fişek şenlikleri yapılır. Bundan sonra bayramın yapılacağı gün beklenir.

Bayram hazırlıkları ve şenliklerinde coşku, bayram gününde ise temkinli ve ağır başlılık esastır. Bayrama “Yed Sin” sofrası ile başlanır. Yed Sin, baş harfi S ile başlayan; Sirke, sarımsak, sebze, sumak, sikke, saat ve sudan ibarettir. Yıl tahrir olunca aileden biri Kur’an okur. Sonra ev halkı birbirinin bayramını kutlar. Komşular ziyaret edilir. Bayramın diğer günlerinde ise uzak akrabalar ziyaret edilir. 21 Mart’tan itibaren bayram 7 gün boyunca kutlanır. Her günün değişik adları vardır; Birinci gün sultan, ikinci gün yazdan, üçüncü gün yaydan, dördüncü gün payızdan, beşinci gün kıştan olarak adlandırılır.

Bayramın birinci günü at yarışları ve güreşler yapılır. Şayet Nevruz arifesinde birisi ölürse, defni kutlamadan sonra yapılır ve matem tutulmaz.

Alevi-Bektaşi topluluklarda Nevruz, Hz. Ali’nin doğum günüdür, Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın evlendikleri gündür, Hz. Muhammed’in veda haccı dönüşü Hz. Ali’yi kendine halife tayin ettiği gün olması özelliğini de taşımaktadır. Bu günün sabahı mürşidin okuduğu duadan sonra süt içilir, Nevruziye adı verilen şiirler, nefesler ve Hz. Ali’nin Mevlidi okunur. Nevruzda önceden hazırlanmış olan çöreklerle mezarlık ziyaretine gidilir, ölüler ziyaret edildikten sonra orada çörekler yenilir.


[1] B. Nayan, “Şia’nın Bayramlarında Nevruz”, Ege Ün. Ede. Fak.,T.D.E Arş. Dergisi, s.2, 1983 İzmir          

[2]

[3] Özbek-Sovyet Ansiklopedisi, c.7, s.511

 

[4] V.Veliyev, “Azerbaycan  Şifahi Halk edebiyatı”, Baku,1970             

[5] T. Pirhaşimi, “Erdebilde Nevruz Bayramının İstikbali”, Varlık, No:11, s.51-56, 1980 Tahran,1980

 

 

 
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 
-  TEKKE

-  KAPICIK

-  Cumhuriyetten Sonra Ordu’da Şiirin Gelişimi ve Yetişen Şairler:

-  Cumhuriyetten Buyana Orduda Basın-Yayın ve Edebiyat Çevreleri

-  Anadoluda Bölge Bölge, İl İl Nevruz Kutlamaları

-  Nevruz Törenleri

-  Türk Dünyasında Nevruz Kutlamaları

-  Türk Kültüründe Nevruz

-  Kosova'da Türkçe yayınlanan Bir Gazete: "Tan"

-  Makedonya'da Türkçe yayınlanan Bir Edebiyat dergisi:

-  Kosova ve Makedonya'da Türkçe Yayınlanan Çocuk Dergileri

-  Kosov'da Türkçe Yayınlanan Gazete ve Dergiler-III

-  Kosov'da Türkçe Yayınlanan Gazete ve Dergiler-II

-  Kosova'da Yayınlanan Türkçe Gazete ve Dergiler-I

-  Kosova'da Çocuklar Türkçe'ye "Kuş"la Kanatlandı

-  Sevinç "Tomurcuk" Açtı

-  Birlikten Çocuklara Güzel Bir Hediye: "Sevinç"

-  Kosova'da Türkçe Bir Çocuk Dergisi: Bahar

-  Kosova'da Türkçe'yi Bayraklaştıran yazar: Reşit Hanadan

-  Reşit Hanadan

-  İnsani Teknikler

-  Teknik ve Devlet

-  Teknoloji Toplumu

-  Bir Aile Cinayeti

 
 
 

ARŞİV
 

GALERİ
 


BLOG

 
 
Prishtine Universitesi Filoloji Fakultesi Turk Dili ve Edebiyati Bolumu Prishtine / KOSOVA    salihokumus@gmail.com
Copyright © 2015 Salih OKUMUŞ - Her Hakkı Saklıdır.Site içeriği kaynak gösterilerek kullanılabilir.